Bir yol filmi hiç bu kadar keyifli olmamıştı, defalarca izlememe rağmen hala aynı sıcaklığı verebiliyor. Kaybetmekten nefret eden ama tam bir kaybeden olan baba, sorunlu bir aile ile boğuşan ve iletişim sorunu yaşayan bir anne, konuşmama yemini etmiş uçma sevdalısı bir erkek evlat, tüm hayali güzellik yarışmasına katılmak olan dünya tatlısı bir kız çocuk, uyuşturucu bağımlısı bir dede ve intihara meyilli gay bir dayı.
Birbirlerinden oldukça farklı ve aralarında neredeyse yok denecek kadar az iletişim olan Hoover ailesi, 7 yaşındaki Olive’in katıldığı Little Miss Sunshine yarışması için sarı Volkswagen minibüsleriyle yola çıkıyor. Bu yolculuk sırasında da ailenin başına gelmedik şey kalmıyor.
Filmin en güzel yanlarından biri tam üzülecekken yönetmen bizi bu üzüntüden uzaklaştıracak bir görüntü, bir renk ya da sesle karşı karşıya bırakıyor ve kendimizi bir anda rahatlamış buluyoruz.
Olive’in katıldığı yarışmadaki küçük kızların birer yetişkin gibi gözüktüğünü, onlarla kıyaslandığında göbeği, uzun saçları ve kocaman gözlükleri ile Olive’in gerçek bir Little Miss Sunshine olduğunu görebiliyoruz.
Ayrıca iletişim sorunu yaşayan bir aile olmasına rağmen birbirleriyle konuştukları anlarda gayet anlamlı cümleler sarf eden ailenin; Büyükbaba ile Olive’in yarışmadan bir gün önce yaptığı konuşması, Dwayne ve Frank arasında geçen diyalogları gerçekten iyi. Diyaloglar kadar iyi olan filmin sonunda Olive’in yaptığı dansı izlerken hem şaşırıp hem gülebiliyorsunuz. Film bittikten sonra fark ediyorsunuz ki film sizi hiç sıkmadan; sıcak ve içten bir şekilde ailenin ne kadar önemli olduğunu anlatmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder